Salı, Kasım 14, 2006,23:38
Brütüs hain miydi?
Brütüs'ü Shakespeare'in Jul Sezar adını taşıyan piyesinden tanıyoruz. O piyeste Brütüs bize ne hain bir tip olarak, ne muhbir olarak tanıtılır. O piyeste Brütüs trajik bir kişilik olarak sunulur.

Ionna Kucuradi Sanata Felsefeyle Bakmak adını taşıyan kitabında, trajik kişiliği, iki müspet olgudan birini seçmek zorunda kalmış insan olarak betimliyor. Fakat bu, öyle iki müspet olgu ki, hangi almaşıktan yana dursan suç işliyorsun, çekimser kalmak kişiyi suç işlemekten kurtarmıyor, o durumda da bir suç işlemek zorunda kalıyorsun. Buna rağmen iki almaşıktan birini seçiyorsun. Ancak suç işleniyor, fakat ortada bu suçun suçlusu yok! Böylesi ilginç bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz.

İşte Shakespeare piyesinde bu trajik kişiliği ortaya koyuyor. Brütüs, bir yanda dostu ve yoldaşı Sezar, öbür yanda Sezar'ın köleleştirdiği Romalı yurttaşları arasında bir seçim mecburiyetinin içine düşmüş buluyor kendini. Hangisini tercih etmeli? Sezar'ın yanında yer alsa Romalı yurttaşların özgürlüğünü feda etmiş olacak, Romalı yurttaşların özgürlüğünden yana bir duruşu seçse dostunu, Sezar'ı öldürmek isteyenlerle aynı safta yer almış olacak!

İşte burada, Brütüs hangi almaşıktan yana tavır koymuş olursa olsun bir suç işlemiş oluyor. Fakat ilginçliğin katmerli yanı şurda ki, Brütüs seçme'den kaçındığı takdirde de suç işlemiş olmaktan kurtulamıyor. Her halükârda bir suç işlenmiş oluyor. Ancak o suçun suçlusu varbulunmuyor.

Kişi, bilinçli veya bilinçsiz olarak kendini böyle bir seçme mecburiyeti ile karşı karşıya gelmiş olarak duyumsarsa, trajik olanın içine düşmüş olur. Onun kendini trajik kişi olarak tanımlayıp tanımlamaması önem taşımaz. Ancak kendini, seçme (buna açmaz veya dilemma da diyebiliriz) zorunluluğu ile karşı karşıya bulmayan birisi, gerçekte öyle bir konumda olsa bile, trajik kişi sayılmaz.

Bu itibarla, Shakespeare'in ortaya koyduğu karakter açısından Brütüs'e ceffel kalem hain biri diye bakmak kestirmeci bir yaklaşım olur. Hain, iki müspet arasında seçme zorunda kalmış biri değil; o, müspetle menfi almaşıklar arasında menfiden yana konumunu belirleyen karakterdir. Durumu, Shakespeare'in ortaya koyduğu konum açısından değil de, genelde (harcıalem) algılandığı biçimiyle ele alsaydık, yani Sezar'a suikast yapılıyor, Brütüs de onlarla birlik oluyor gibi algılamış olsaydık sonuç tümüyle değişir ve olay sıradanlaşırdı; bu sıradan konum içinde Brütüs'e hain demek de caiz hale gelirdi. Ancak bu sonuncu durum bir muhal faraziyedir, biz Brütüs'ü Shakespeare'in ele aldığı tarzda yorumlamak zorundayız, çünkü kahraman onun kahramanıdır…

Trajik kişilik sahibi kimsenin herhangi bir dinden olması, olmaması önemli değildir. Çünkü belirtilen konum karşısında kalmak Müslüman için de, Hıristiyan için de, herkes için de mümkün ve geçerlidir. O konumun belirleyicisi kişinin dini, siyasî görüşü vb. değildir, insanın yaşadığı ilişkileri ortamıdır. Trajik pozisyonu bu ilişkilerin biçimi, bu ilişkilerin dayattığı zorunluluk belirler.

Rasim Özdenören